uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
Öfke Kontrol Bozukluğu
08/03/2022 Öfke Kontrol Bozukluğu Öfke kontrolü son zamanlarda çok sık karşılaştığımız bir
sorun. Birçok insan bu nedenle çok mağdur oluyor. Öfke kontrolü sorunu olan
kişi de, karşısındaki kişi de. Her insan öfkeyi yaşayabilir. 3-5 ayda bir
hassas olduğu konularda kendini tutamayıp patlayabilir. Ancak bu sinir hali
ufak olaylarda bile ve çok sık yaşanıyorsa ve çevresindeki insanlar bu yönünden
çok şikayetçiyse öfke kontrol bozukluğu var diyebiliriz. Öfke kontrol bozukluğu
var bende diyorsanız bunun için bir psikoloğa gitmeniz sizin kaderinizi iyi
yönde değiştirecektir. Bunun için çaba gösterip tedavi olmazsanız ya da terapi
almazsanız kaderiniz olumsuz yönde değişecektir. Bir zaman sonra eşiniz,
dostunuz, arkadaşlarınız, çocuğunuz hayatınızdan çekilirler. Bu sorun sizi
yalnız ve mutsuzluğa terk eder. Tedavi yöntemlerinden birincisi bir psikiyatrist
tarafından yazılan reçete, ikincisi ise uzman bir psikolog tarafından yapılan
terapidir. Psikoloğun sorgulayacağı noktalar; “Bu kişide bozukluk neden ortaya
çıkmış?” Örneğin öfke kontrol bozukluğu olan bir kişi ile oturuyorum ve can
sıkıcı bir olay gerçekleşti. Ben “Tüh ya talihsizlik, hay Allah” derken öfke
bozukluğu olan kişi ortalığı yıkıyor. Bu kadar arada büyük bir fark var. Kimse
de böyle tepki vermek istemez aslında. Bu kişiler genelde sonrasında çok pişman
olup özür dilerler, kendilerini affettirmeye çalışırlar ancak yine aynı
davranışları sürekli sergiledikleri için çevresi de o özrü artık kabul etmiyor
ve güvenmiyor. Bu insanların geçmişinde genelde mutlak bir adaletsizlik vardır.
Yani bir şekilde hayat çocukluklarında onlara adil davranmamıştır. Bu
çocukların hakkı yenmiştir. Hayatta aradıklarını, ihtiyaç duyduklarını
bulamamışlardır. Çocuklar büyük yetişkin olduklarında öfke krizi o isyan hali
aslında o olayla değil geçmişteki diğer olayları tetikliyor. Geçmişteki o
eksikliği, o ezikliği, o haksızlığı, adaletsizliği tetikler. Genetik de
olabiliyor. Çocuk çok kötü bir örnekle büyüdüyse, anne, baba, bakım veren kişi
kimse ona da benzer. Eğer o kişi de çok fazla sinirli, tepkileri uçta olan
kişiyse en ufak olay istemeden bilinçaltından o zamanları çağırır ve kat kat
fazla tepki vermesine neden olur. Bu kişiler küçüklükten itibaren büyüklerini
gözlemleyerek hayattaki sorunları öfke ile çözmeyi öğreniyorlar. Kişi yaşadığı
problemleri çözme konusunda öfkeyi bir araç olarak kullanıyor. Ama öfke
yetersizliğin dışavurumudur ve hiçbir zaman problemi çözmez, aksine çoğu zaman
problemi daha da büyütür. Çözüyormuş gibi göründüğü noktalar vardır ancak bu
kısa vadelidir. Uzun vadede dışarıdan kendisini kontrol edemeyen, zaaflarını
kontrol edemeyen, hatta belki de “ezik birisi” gibi görünmesi de mümkündür.
Bazı erkekler eşlerine bağırıp, çağırıp üstünlük kurduklarını ve dışarıdan
güçlü göründüklerini düşünürler ya ben böyle birisini gördüğüm zaman “ne kadar
da özgüvensiz” diye düşünürüm. Bunun farkına varmamız gerekiyor. Öfke gerçek
bir problem çözüm aracı değildir. Öfke genelde ikinci bir duygu olarak
karşımıza çıkar. Onun öncesinde engellenmişlik, hayal kırıklığına uğrama, karşı
tarafın değersiz hissettirmesi, işlerin yolunda gitmemesi, huzursuz
hissetmemiz, haksızlığa uğradığımız düşüncesi gibi durumlar karşısında öfke
ortaya çıkar. Şimdi burada önceki duyguyu tanımlamamız lazım. Şöyle düşün.
Sakin bir anda son on öfkeni yaz. Ne zaman, nerede, hangi olay karşısında
öfkelendin. Bazı insanlar karşı taraf değersiz hissettirdiğinde öfkelenir.
Örneğin biri eşiyle konuştuğu zaman eşinin onu önemsemediğini hisseder ve
kendisini böyle savunur. Öfkesi aslında o kişiye verdiği şu mesajdır “Beni fark
et! Beni dikkate al!”. Ya da trafikte biri önünüze kırıyor. Her zaman böyle
insanlar var maalesef. Bu anda siz çok sinirleniyorsunuz. Aslında şu mesajı
vermeye çalışıyorsun “Ben bir bireyim. Benim hakkımı çalamazsın. Ben hakkımın
peşine düşerim, yedirtmem.” Burada şuna bakmak gerekiyor; Ben nerede yaralıyım?
Öfkeli insanlar yaralı insanlardır. Eğer ben yaramı fark etmezsem birisi ona
hafifçe değdiği zaman ortalığı ayağa kaldırabilirim. Yani ne zaman
öfkeleniyorsun? Hangi duygu öfkeyi tetikliyor bunu bulmamız lazım. Bir diğeri
baktın öfkeleniyorsun, öfkenin bir termometresi vardır. O son noktada bağırıp
çağırırken kimse kendisini kontrol edemez. O noktaya geldiğimiz zaman insanı
kontrol muhakeme becerilerimiz artık devreden çıkıyor. Ne yapacağız peki? Her
insanın öfkenin zirvesine giderken hissettiği belirtiler vardır. Mesela
bedenini ateş basar, terler, gerilmeye başlar. Böyle bir durumda baktın
kontrolü kaybediyorsun o ortamdan uzaklaşmak gerekiyor. Mesela “bunu şimdi
konuşmayalım, sonra konuşalım”. Ya da biri trafikte önüne mi kırdı? O kişinin
peşine düşmek yerine müsait bir yerde sağa çekip derin nefes alıp sakinleşmeyi
beklemek. Öfke için orada bir adım attığınızda o bir gurur savaşına dönüşüyor.
Bu halde sen bir kere tükürdüğün için tükürdüğünü yalamak istemeyeceksin.
Hayatta senin zaten bir varoluşun var. İnsanların sana saygı duyduğu bir alan
var. Olmadık bir yerde kavgaya girersen bir bakmışsın ki muhattabı olmadığın,
kazananı olmayan savaşların kazananı olsan bile kaybedeni sen olursun. Bu duruma
düşmemek lazım. Duygularını ifade etmediğin zaman, içine bastırdığında bir süre
sonra bomba gibi patlayabilir. Öfke problemi olan kişiler hayatındaki kişilerle
sorunlarını zamanında çözmezse, duygularını ifade etmezse birden ne oluyoruz şeklinde
dışa vurumu olabilir. Bu halde de çözümü olmayan problemler çıkabilir. Pişmanlıklar,
özürler, affettirmeye çalışmalar … Olay uzar gider. Mesela biriyle konuşuyorsun ve seni dinlemediğini,
önemsemediğini hissediyorsun. Bu durumda “Bak beni dinlemediğini hissediyorum.
Niye böyle yapıyorsun? Ben kendimi değersiz hissediyorum senin yanında” dediğin
zaman karşı taraf seni anlamasa bile o duygu basınç oluşturmadan dışarıya
çıkacak ve rahatlayacaksın. Öfke, kontrolün kaybıdır ve kontrolsüz güç değildir.
Öfke kontrol bozukluğun olduğunun farkına varmak ilk adımdı. Bundan sonrası ise
kendini uzmanlara teslim edip daha kaliteli bir hayat sürmektir. Klinik Psikolog Sabiha
IŞIK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022 |
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve |
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022 |
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin |
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022 |
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken |
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022 |
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar |
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022 |
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında |
Otizm nedir? - 10/06/2022 |
Yaygın gelişimsel bozukluk başlığı altında otizm, asperger sendromu, çocuğun dezintegratif bozukluğu (Heller sendromu), başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk yer alır. Otizm belirtileri nelerdir? Otistik ç |
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022 |
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu |
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022 |
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e |
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022 |
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g |
Devamı |