uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
Erteleme davranışı ve Motivasyon
04/01/2022 Erteleme davranışı ve Motivasyon Kabul edelim hepimizin
motivasyona ihtiyacı var. Ders çalışırken, işte çalışırken, üretken olmak için,
gezmek için bazen ev temizlemek için bile motivasyona ihtiyacımız oluyor. O
olmayınca hiçbir şey yapasımız gelmiyor. Peki bu durumun üstesinden nasıl
geleceğiz? Neden motivasyona ihtiyacımız var? Neden bazen motive
hissedemiyoruz? Ve ihtiyacımız olan o motivasyonu her seferinde nasıl
bulabiliriz? Motivasyon yani güdü; bireyin
hareket ve davranışlarını başlatan içsel güç, davranışlarımıza enerji sağlayan güç
olarak tanımlanır. Motivasyon içseldir ama motivasyonun kaynağı içsel ya da
dışsal olabilir. Erteleme davranışı ve tembelliği ekarte edecek dünyaca ünlü bir Japon
öğretisi olan KAIZEN yöntemi: Kai Japoncada değişim, zen ise
bilgelik demektir. Yani bilgece değişim gibi bir anlama çıkıyor. Bu öğretinin
temel olarak anlattığı şey şu; “bir şeye üşendiğinde ya da tembelliğin tuttuğunda
saatini bir dakikaya kur, başlat ve o işi istemesen de o sür boyunca yapmaya
çalış. Burada iki şey kazanmış oluyorsun: İlk olarak bir türlü başlayamama
psikolojisinin önüne geçmiş oluyorsun. Nasıl olsa bir dakika bari başlayayım
diyorsun ve konuya başlamış oluyorsun. İkincisi de kısa bir süre bile olsa o
konuyla ilgili bir ilerleme kaydettiğin için “ya kısacık sürede bir şeyler
yaptım. Başlamışken biraz daha devam ettireyim” psikolojisine bürünebiliyorsun.
Bu yöntemi mesleki gelişiminiz için, ders çalışmak için, işinizle ilgili
konularda, ev işleri ile ilgili konularda, kitap okumak için, ibadetlerinizde
bir çok alanda kullanabilirsiniz. Berbat hissettiğinde kullanabileceğin iki metot: İnsan bazen gerçekten berbat
hissedebiliyor ve hiçbir şey yapası gelmiyor. Böyle durumlarda bu iki yöntemi
kullanabiliriz. Değişim bazen içten dışa bazen dıştan içe doğru gerçekleşir.
İlk yöntem dıştan içe fizyolojimizi değiştirmekle ilgili. Kişisel gelişim
literatüründe yapana kadar taklit et diye bir kavram vardır. Üzüntülü mü
hissediyorum, kahkaha atacak bir yol bulurum, onları izlerim, onları dinlerim,
öyle ortamlarda olurum ya da öyle insanlarla birlikte olurum ve üzüntümü
üzerimden defederim. Vücut gerçekten böyle çalışıyor. Yani dışarının içeriyi
değiştirme gücü vardır. Dışarıdaki hareketlerimizi, davranışlarımızı,
bulunduğumuz ortamları değiştirdiğimizde dışarıdaki güçler fizyolojimizi
değiştiriyor. Halsiz, enerjisiz, tembel mi hissediyorsun. Ayağa kalk, yumruğunu
sık, ortam müsait ise şöyle güzel bir bağır: “Başaracağım. Ne var ki bunda?
Hepsinin üstesinden geleceğim. Daha önce yaptım. Bu sefer de yapacağım. Herkese
bunu ispat edeceğim! “ Hareketler duyguları değiştirir. Göreceksiniz fizyolojinizi
de dışarıda yapacağınız değişiklikler içerideki titreşimleri değiştirecek. İkinci
yöntem içeriye yoğunlaşmak, odağımızı değiştirmekle ilgili. Hüzünlü şarkılar
dinlersen üzüleceksindir. Harekete geçirici şarkılar dinlersen ya da filmler
izlersen, ortamlarda bulunursan harekete geçesin gelecektir. Neye odaklanırsan
ona dönüşmeye başlarsın. Neyi istersen, neyle uğraşırsan onu elde etmeye
başlarsın. Odaklandığın şey içsel enerjini değiştirir. Bu yüzden daima enerji
verici şeylere odaklanın ve onlarla haşır neşir olmaya çalışın ki zamanla
onlara dönüşmeye başlayın. Doğru arkadaş seçimi de bu konuya dahildir. Özet olarak bir daha bir şeye
motive olamadığında bir şey yapasın gelmediğinde önce fizyolojini değiştir,
hareketlerini değiştir ve odaklandığın şeyleri değiştir. Değişimi dışarıdan
içeriye doğru başlat ve sonuçlandır. Japon balığı gibi yaşamak: Japon balıkları ne ile meşhurdur?
Kısa süreli hafızaları ile. Ama Time dergisinde yayımlanan makalede günümüz
insanı odaklanmakta Japon balıklarının gerisine düşmüş durumdadır. Japon balıkları
9 saniye odaklı kalabiliyor, şu anda günümüz insanı için bu süre 8 saniyeye
düşmüş durumda. Şimdi konsantre oldun, her şey yolunda gidiyor, canavar gibi
çalışıyorsun sonra telefonundan bir yerden bildirim sesi geliyor, İnstagrama
bakayım diyorsun neler oluyor diye ve videolara dalıyorsun saatler geçiyor.
Tabi bunun farkında değilsin. Başını kaldırıyorsun bir bakıyorsun birkaç saat
geçmiş kısa videolar izleye izleye zamanı öldürmüşsün. Şimdi başa dönüp o iş
coşkusunu tekrar inşaa etmen gerekiyor. Sanırım bu herkese az çok tanıdık
gelmiştir. Akıllı insanlar hatalarından ders alır ama daha akıllı insanlar o
hatalar gerçekleşmeden önlem alır. Japon balıkları gibi yapmayalım, odaklıyken,
motiveyken, harıl harıl çalışıyorken nasıl avlanabileceğimizi öngörelim ve o olaylar
gerçekleşmeden avlanma gerçekleşmeden önünü keselim. 7 Derin neden metodu: Motive olamamızın en büyük
nedenlerinden birisi de görevimizin veya amacımızın ardındaki anlamı
kaybetmemizdir. Hırslarımız, sürü psikolojisi, yoğun hayatta koşturmak, herkes
gibi yaşamaya çalışmak… Öyle bir an gelir ki hayatımızda bir şeyi yapma
amacımız içsel amacımızla yani o olaya ilk gün başladığımız o nedenle artık
örtüşmüyordur. Ona hizmet etmiyordur. Bu olayı çözümlemek için kendimize sormamız
gereken sorular var. Örneğin; neden şu an yaptığın şeyi yapmaya çalışıyorsun?
Neden hayallerinin peşinden koşmaya çalışıyorsun? Mesela para kazanmak için mi?
Neden para kazanmaya çalışıyorsun? Ev, araba almak, dünyayı gezmek, farklı
insanlarla tanışmak için mi? Peki bunu neden istiyorsun? Yazar Dean Graziosi’nin
bu konuda çok güzel bir metodu var. 7 derin neden isimli. Gerçek amacınızı keşfetmek
için 7 kez derinlemesine; “Ben neden bunu istiyorum? Ben neden bunu yapmaya
çalışıyorum?” diye incelemeniz anlamına gelir. Bunu yapın. İçinizde gömülü
olan, belki kendinizin bile henüz keşfedemediği derin en temel amaca
ulaşacaksınız. Sevgini manipüle et ve eğlen: Sevdiğiniz bir iş seçin. Hayatınız
boyunca bir gün bile çalışmak zorunda kalmayacaksınız. Çoğu insan çalışmayı
eğlenceli bulmadığı için çalışmak istemez. Eğlence en iyi motivasyon
kaynaklarından biridir. Dünyanın en büyük futbol takımları futbolculara
milyonlarca dolar vermesine rağmen daha iyi çalışabilsinler daha çok motive
olabilsinler diye antrenmanlarını eğlenceli hale getirmeye çalışırlar. Şunu çok
net kabul ediyorum. Yaptığımız her şeye tutku duymak zorunda değiliz. Bazen
sevmediğimiz şeyleri de yapmak zorunda kalıyoruz bu hayatta. Ama her işimize
eğlence katabiliriz. Yöntem çok basit. Sevdiğimiz şeylerle yapmak zorunda olduğumuz
ama tutku duyamadığımız şeyleri bir araya getirmek. Burada birkaç örnek
verelim. Örneğin spor yaparken motive olmakta zorlanıyorsunuz. O zaman
dinlemekten çok hoşlandığınız bir podcast’i spor yaparken bir araya getirin. Ya
da odanızı toplarken evinizi düzenlemeye çalışırken çok sevdiğiniz bir müziği
dinleyin. Sevmediğiniz bir ders var ama çalışmak zorundasınız. Netlerinizi
yükseltmek zorundasınız. O zaman sevmemeye odaklanmak yerine kendinize günlük
hedefler koyun ve olayı manipüle edin. Olayı derse çalışmak değil günlük
haftalık hedefleri tamamlayıp ödülleri kapmaya dönüştürün. Ya da kafa dengi bir
arkadaşla çok sevdiğiniz bir ortamda çalışmayı deneyin. Bu değişiklik sizi
motive edebilir. Sorumluluklarınıza eğlence katmış olursunuz. Hazzı ertelemenin verdiği haz: Biliyorsunuz hayvanlar hazzı erteleyemez.
Ama insan olmanın getirdiği zihinsel ihtişam hazla adeta dalga geçebilir. Onu
ajandasına alabilir. Onu erteleyebilir. Onu daha sonraki bir planının içine
koyabilir. Şuan yapmak istemiyorum seni der. Daha sonra görüşürüz der. Hazla
adeta dans edebiliriz. Oyun oynayabiliriz ve bir insan hayatında bir kez hazzı
ertelemenin getirdiği keyfi keşfederse dünyadaki en güzel lezzetlerden birini
tatmış olur. Hazlara değil büyük ödüllere konsantre olalım. Bu sırrı
keşfettiğimizde sorumluluklarımıza daha fazla vakit ayırabileceğiz. Çünkü
yapmamız gereken bir şey olunca genelde yapmamamızın sebebi karşımıza çıkan
anlık hazlara kendimizi kaptırmak oluyor. Bugünkü sorumluluklarımızı yapmayınca
da gelecekte başımıza büyük belalar açılabiliyor. Gelecekteki büyük
problemlerin önüne nasıl geçebiliriz? Şu an onlar küçükken küçük
sorumluluklarımızı yerine getirerek. Yani hayalini erteleme. Hayalini mahfedecek
anlık hazlarını ertele. Konfor alanını terk et. Bunu yapmazsak eğer aylar
yıllar geçmiş biz kendimize meydan okumayı unutmuşsak eğer değişime kapalı
oluruz. Yeni bir yaklaşıma geçmemiz gerektiğinde de motivasyon bulamıyoruz.
İstediğimiz her şey konfor alanımızın hemen dışında. Değişim gelişim
kaçınılmaz. Dünya çok başka bir yere doğru gidiyor. Pasif tarafa kalırsak,
iyiye doğru gelişmezsek, kendimizi geliştirmezsek geride kalacağız, çok şey
kaybedeceğiz. Motive olamıyorum, bir şey yapamıyorum evresinden, süper
motiveyim, her şey harika gidiyor evresine kendinize uygun yöntemleri bularak geçebilirsiniz.
Uzman Klinik Psikolog Sabiha IŞIK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022 |
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve |
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022 |
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin |
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022 |
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken |
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022 |
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar |
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022 |
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında |
Otizm nedir? - 10/06/2022 |
Yaygın gelişimsel bozukluk başlığı altında otizm, asperger sendromu, çocuğun dezintegratif bozukluğu (Heller sendromu), başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk yer alır. Otizm belirtileri nelerdir? Otistik ç |
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022 |
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu |
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022 |
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e |
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022 |
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g |
Devamı |